Evimin
yakınında büyük bir süpermarket var. Toplu alışverişlerimin yanı sıra gündelik
alışverişlerimi de oradan yapıyorum. Geçende hamur işleri reyonunun önünde
ekmek seçmeye çalışırken, görevli hanımlardan biri burnuna kadar dizdiği ekmekler
nedeniyle önünü güçlükle görmeye çalışarak yalpalaya yalpalaya geldi, önünde
durduğum ayaklı metal ekmek sepetine doğru. Elindekileri sepete boşaltmasına ve
dizmesine yardım ettim. Hayretle bana baktı. Kocaman gülümsedi. "Osmanlı
ekmeğini tavsiye ederim, çok beğeneceksiniz" dedi. "Her ne zaman
isterseniz sizin için bir tane bulurum, olmadı yaratırım." Ben iyi günler
dileyip o bölümden ayrılırken hamur işleri reyonundaki hanım cıvıldayarak
bağırıyordu: "Kendinizi iyi hissetmek için, osmanlı ekmeği..."
Kasiyerler,
görevleri gereği gülümsüyorlar, gülümsemeleri yüzlerine yansımıyor. Kasada
ödeme yapan müşteriler, kasiyerlerin iyi dileklerini bir baş hareketiyle bile
cevaplamak gereği duymuyorlar, sanki kasiyerler şeffafmış gibi onlara bakıp
arkalarındaki bir yerleri görüyorlar.
Sıra bana
geldiğinde, içten bir "merhaba" diyorum, kasiyer irkiliyor, göz göze
geliyoruz, tüm yüzümle gülümsüyorum, gülümsemem ona da geçiyor ağzına değil
sadece, gözlerine, tüm bedenine. Bir tık arttı içindeki yaşama sevinci, biliyorum...
Marketten
dışarı çıkıyorum, köşedeki midyeci soğuktan ellerini ovuşturuyor. "Hayırlı
işler" diyorum el sallayarak. O da irkiliyor, kocaman gülümsüyor.
Karşıya
geçiyorum. Arabalı balıkçı ve çevresindeki kediler konuşlanmış yine yerlerine.
"İstavritler iyi mi?" diyorum gülerek. Ağzımda, demin aldığım osmanlı
ekmeğinin köşesi, sesim boğuk çıkıyor. Muhteşem tadın ağzıma yayıldığını
hissediyorum. Balıkçı el sallıyor, gülümsemem ona geçmiş, "Sana uskumru
vereyim kulağına kar kaçtı, tam zamanıdır" diyor.
Hepimiz,
sadece gülümseyerek çevremizdekilerin mutluluğunu bir basamak üste çıkarabilmek
mucize gücüne sahibiz. Benimkini kim yukarı çıkaracak diye sorduğunuzu duyar
gibi oluyorum.
Aynaya bakın: Siz!
Sevgiyle…
Ayşe İhsan